14 Ağustos 2017 Pazartesi

Çok mu gezdik ne🤔

Gezelim görelim sunucusu gibi hissettim bu hafta kendimi. Tatilde nereye gitsek nasıl etsek diye düşünürken rotayı bi çırpıda çiziverdik. Dosttan öte köy mü olurmuş canım dedim. Tatil köyüne gidip de napacaksın yüzmezsiz güneşlenmezsin dedim kendime. Hemen valizleri hazırladım. Aradım kızları bekleyin biz geliyoruz dedim. Önce Manisa'ya düştü yolumuz. Ayferimi gördüm de içime su serpildi sanki. Nasıl özlemişim anlatamam. Tabi bi de Kağancığım var şimdi. Tombik tombik elleri ayaklarıyla pek tatlıydı maşaallah.Artık özlencek biri daha var hayatımda. İyiki de var. Ona baktıkça insanın merhamet duygusu, kulluk duygusu diriliyor sanki. 2 gün 2 gece hasret giderdik Ayferimle. Dostun sesi de kendisi de şifadır bekleyene onu anladım. Ayrılmak istemesem de yolun ucunu Balıkesire çevirdik bir kere. Tülişim Gözdem bizi bekliyordu. Sanki hiç gitmemiş de araya hiç zaman girmemiş gibi sohbet ettik gece yarılarına kadar. Balıkesir il sınırını görünce neden içime can üflenir gibi olduğumu daha iyi farkettim saatlerce gülüşüp konuştukça. Güzel insanlar tanımış olmak yıllar sonra tekrar kaldığın yerden devam edebilmek muhteşem bir duygu. 3gün 3gece eğlendik diyebilirim. Eski okuluma götürdü kızlar beni. Sanki koridorlarda yankılanan sesimi duydum. Baktıkça merdivenlere yeniden çıkabilsem keşke her sabah diye iç geçirdim. Mehmet hocanın odasından çıkarken içimde kalmasın dedim. Benim programı güzel yapın hocam diye istek bile yaptım... Hey gidi Balıkesir bu kadar mı içime işledin dedim. Sokak sokak gezdirdi Gözoş bizi. Bağlar sokağına bile gittim. Gece yarısı error veren ayak bileğime Gözoşum merhem oldu yine. Gece yarısı kim nöbetçi eczane kollar ki??? Dost dedim ya eksiği var bu kelimenin.. 3.5 yıl kalıp da her duyduğumda tiksindiğim kokoreçi de yedirdi bana dost dediğim. Yemeyeydim iyiydi aslında 2 gün 2 gece at derisi gibi koktu burnumda. Ama olsun hatır için çiğ tavuk yenirmiş...
Metehanın mutluluğuna hiç diyecek yoktu zaten. Yavrum doyasıya oynadı Demet Elif ve Eymen ile. Son gün çarşıyı gezmek için çıktık Tülişle. Sanki çok güzel uyumuş gibi hiç ses etmeden kalktı da geldi sabah sabah benimle. Canım abaam beniim. Hadi dedik geleneği bozmayalım da Paşa Camiinin arkada etli çorbamızı içelim önce. İçtikçe eski günler canlandı gözümde. Güzel günlerdi... sonra Milli Kuvvetlerin altını üstüne getirdik. Sanki hiç gitmemişim gibiydi bu şehirdeki her adımım. Ne arasam kolaylıkla buluyordum. Dostlarım kadar şehrin kendisini de özlediğimi o zaman farkettim. Sanki 3.5 yıl değil de 35 yıl burada yaşamış gibi hissediyordum. Gözoşumla oturduğumuz Paşa cafede bi kahve içmeden dönmek olmazdı... içtik birer acı kahve de düştük yollara. Bir de Kapadokyayı görelim dedik. Çok güzel bir otelde kaldık. Kayanın içine oyulmuş harikulâde bir suitte tatilin dibine vurduk diyebilirim. Ürgüp Göreme Avanos hep merak ettiğim yerlerdi. Metehan 2.5 yaşında peri bacalarını gördü. Zihninde ne kadar yer eder bilmiyorum ama 2.5 yaşında peyi bacı diyebildi en azından. 2 gece burada dinlenmek çok iyi geldi bize. Hala yorulmamıştım. Sanki 2 sene sonra her şeyden uzakta nefes aldığımı, ciğerlerime çarpan havayı hissediyordum. Beynime giden oksijenin damarlarıma nüfuz ettiğini adeta zihnimin yeniden canlandığını yaşıyordum. Çok güzel hatıralarla geçmişti 1 hafta. Çok güzel dostluklar kazanmışız hayatta. Bütün bu şükür dualarıyla çıktık yeniden yola. Kayseri Sivas ve Giresundu istikamet. Kayseriyi direkt geçtik. Sivasta bir mola verip çarşısını gezdik. GökMedrese Çifte Minareleri gördük. Sonra tekrar gri han(arabamıza Metehanın taktığı isim)yola koyulduk. Giresun sınırlarıyla bizi sis ve yağmur karşıladı. Kümbet Yaylasında küçük bir mola verdik. Tamzara mahallesinde ikisi üç liraya birer acı kahve içtik küçücük şirin bir dükkandan süzülen gerçek hatır kahvesi. Başka bir manası olamazdı üç liraya satılmasının. Şirin bir nefes alma mekanı daha ekledik seyir defterimize... Sonra süzüldük sarp dağların arasından, kıvrım kıvrım yollardan indik memleketimize. İner inmez bizi saran yapış yapış eden terleme hissiyle hoşbulduk Giresun dedik Hoşbulduk!

26 Temmuz 2017 Çarşamba

Hayat sevince güzel!...

Hayat sevince güzel, sevince anlamlı... Bir çiçeğe bakıp ne kadar da naif diyebilince güzel...
Sabah uyanıp aydınlığı, gökyüzünün mavisini sevince güzel...
Elindeki bardağa bakıp suyun berraklığını düşününce güzel...
Portakalı ortadan ikiye kesip de tam sıkacakken ordaki şeklini görünce güzel...
Nefesini dinlediğin bi bebeğin olunca güzel...
Seninle delice kahkahalar atıp, gülerken yüzünden yaşlar süzülüp ağlayan dostun varsa da güzel...
Hasta olup da yatmak varken sıcacık bi dostla çay içelim çocuklar eğlensin diyebilince güzel..
Güzel işteee... Güzel görünce güzel...
Yakıp gemileri, basınca kül tablasına izmariti ne gökyüzü maviii ne de su berrak kalıyor.
Hayat kısa cancağzım.... Güzel düşün😉

6 Nisan 2016 Çarşamba

VANİLYA KOKULU EV...

MERHABA SEVGİLİ DOSTLARIM,
BİLİYORUM Kİ ÇOK ZAMAN OLDU GÖRÜŞMEYELİ. ÇOK KEZ NİYETLENDİM ASLINDA YAZMAYA DA TOPARLAYAMADIM YORGUN ZİHNİMİ. YAZMAMA SEBEPSE VANİLYA KOKAN O EV OLDU.
GEÇENLERDE YENGEME UĞRADIM DA DAHA KAPI AÇILIR AÇILMAZ MİSS GİBİ VANİLYA KOKUSU KARŞILADI BENİ. aLLAHIM DEDİM BU KADININ HİÇ Mİ İŞİ YOK. yAPAR DURUR DA HİÇ Mİ SIKILMAZ BIKMAZ İNSAN. YA DA NE BİLEYİM İŞTE HİÇ Mİ KAÇMAZ ELİNİN AYARI? 
YENGEMİ SEVERİM, KURABİYELERİNİ DE TABİ. ON DAKİKADA HARİKALAR TATTIRAN O NAİF KADIN NASIL SEVİLMEZ CANCAĞZIM. GENÇ KIZLIK YILLARIMIN YEGANE SIRDAŞI O BENİM. ANNEME VE DAYIMA RAĞMEN SAHİL GEZMELERİME EŞLİK EDEN İNSAN. hER SEFERİNDE BİZİ BALKONDA CAMDA MERAKLI GÖZLERLE BEKLERLERDİ İKİ KARDEŞ. BUNLAR KESİN BİŞEYLER KARIŞTIRIYOR MODUNDAYDILAR. OYSAKİ GAYET MASUM SAHİL YÜRÜYÜŞÜ YAPIP DÖNÜŞTE DE EVİN MARKET EKSİKLERİNİ GÖRÜRDÜK. ZAVALLI KADIN O DA BENİM YÜZÜMDEN SUÇLAYICI BAKIŞLARA MARUZ KALIRDI DA HİÇ SIRT ÇEVİRMEZDİ BANA. NE ZAMAN SIKILSAM YANINA ATARDIM KENDİMİ. 
YILLAR YILLARI KOVALADI TABİİ.
YENGEMLE BİR KEZ OLSUN BULUŞMAYA GİTMEDİĞİM SEVDİCEĞİMLE EVLENDİK. 
ŞİMDİ BERABER GİDİYORUZ YENGEME. 
TABİ BİR DE OĞLUMUZ VAR MİSAFİR..
NERDEN NEREYE GELDİM YİNE DEĞİL Mİ?
NEYSE ASIL AMACIM O MİS KOKULU KURABİYELERİ PAYLAŞMAKTI. TARİFİ YOK HER ZAMANKİ GİBİ TABİ. YEMGEM TARİFSİZ YAŞAYANLARDAN HAYATI :-) 
AMA FOTOGRAFINI ATARIM SEVGİLİ OKUR!!!
MALESEF SEN BENİM KADAR ŞANSLI DEĞİLSİN BU KONUDA. 
AYRICA SADECE BU MİNİK KALMIŞ. ASIL PAYLAŞMAK İSTEDİĞİMİN FOTOSUNU BİLE ÇEKMEYE YETİŞEMEDİM.
SEVGİLER YENGE,
İYİKİ VARSIN....

12 Ekim 2015 Pazartesi

Çalışan annenin oğlu olmak..

Yanlış yazmadım sevgili okur.  Herkesin çalışan kadın olmak üzerine söyleyecekçok sözü var biliyorum.  Ama benim sözüm oğluma! 
Sen yokken heyecansız durağan bi hayattı benimki onca hengameye rağmen..
Seni diledik, Rabbimiz lutfetti verdi bin şükür. Büyük bir heyecanla beraber büyük bir değişimdin sen hayatımda, bedenimde, uykusuzluğumda, yorgunluğumda..
Çok zordu kimine göre seni büyütmek. Kimine göre çok eğlenceli. 
Ben bana göre olanı anlatacak kelime bulamadım halen..
Her günümü her anımı sana adadım her anne gibi ama en çok seni bırakıp gittiğimde yaşadım seni canım oğlum.  Çalışmak zorunda mıyım diye sorduladım hep kendimi. Hep düğümlendi yüreğim seni bırakıp gittiğim derslerde. 
Dimağım sende bedenim bende hep yarım kaldı. 
Hakkım var mıydı seni düzeninden etmeye? 
Güzel güzel alışmışken anne elinden çorbalar içmeye niye bıraktım ki başkalarına o minik ellerini. 

22 Eylül 2015 Salı

Su böreği sevmeyen var mıııı???

Su böreği sevilmez mi?
Hele de peyniri ve tereyağı Trabzon'dan gelirse,


yumurtalar köyden gelirse..
Eveet bu böreği ben açtım. Ama iki yıl önce açmıştım. Bugün fotoğraflara bakarken gözüme çarpınca paylaşmak istedim. Balıkesir'de bir bayram arefesi bizim böreğimiz tatlımız olmasın mı deyip sıvamıştım kolları. 
içindekileri hatırlıyorum ama:-)
6 yumurta
Yarım çay bardağı ılık su
1 tatlı kaşığı tuz
6 tepeleme yemek kaşığı un
Katlar için, 
200 gran tereyağ
200 gram telli peynir
Tüm malzemeler karıştırılarak güzelce yoğurulur.  vaktiniz varsa yarım saat muhakkak yoğurun. sonra eşit 8 parçaya bölüp bezeler yapın. Biraz dinlenince tek tek açıp aralarına un serperek bırakın. diğer yandan ocakta derin ve geniş bir kapta kaya tuzu ve sıvıyağ eklenmiş su kaynatın. Yufkalarınızı tek tek bu suda haşlayıp hızla soğuk suya daldırın.Burada iyice açıp yıkayın. sonra tepsiye serip üzerine 
eritilmiş tereyağından bir iki kaşık gezdirin. 4. yufkadan sonra da peynirinizi eşit biçimde yayın. yufkalar bitene dek işlemi tamamlayın. Böreğinizi dilimleyip kalan yağı da üzerine gezdirin. 200 derecelik fırında üzeri kızarana kadar pişirin. 
Afiyet olsun..


Kış Hazırlıkları Başlasın!!!

Küçük çocukla nasıl yapacaksın?
Boşver hazır alırız..
Amaan pazara kim gidecek de bakacak da alacak..
Tüm protestolara rağmen kış hazırlıkları itinayla yapılır canımcım. Hem de yapayalnız hem de kendi memleketinde yapayalnız :-) 
Bazıları çile çekmekten hoşlanır ya işte ben onlardanım. Tabi bu "çile" kime göre neye göre çile tartışılır.  Bana göre mutluluk.. Evet böyle küçücük şeylerle de mutlu olabiliyorum :-) 
Çok gevezelik ettim sanırım.  Zira hadi artık ne yaptın kışa dediğini duyar gibiyim. Ee ne yapabilirim kışlık domates sosu, biber salçası, fasulye turşusu, çilek reçeli, közlenmiş kırmızı biber.  Hepsini de çok güzel yaptım kıskansın muhalefet edenler:-) 
Geçenlerde babacımdan rica ettim ve domates ile kapya biber aldırdım. Pek de güzellerdi. Domatesleri bir güzel yıkadıktan sonra dörde bölüp mutfak robotunda parçaladım. Sonra büyükçe bir tencerede kaynamaya bıraktım. Kabuklarını soymadan hem de.  Parçalayıcıdan geçen domateslerde kabuk felan belli olmuyor. Epey kaynayıp 3 -4 parmak çeken domateslere kararınca kaya tuzu ve azcık da sıvı yağ ekledim. Tuzlar eriyince altını kapatıp kaynatılmış kavanozlara doldurdum. Kapakları ben her yıl yeni alır ve kaynatırım canımcım. Böylece daha sağlam vakumlanıyor. Küçük bir ip ucu: kavanozlara rahatça doldurmak için 5litrelik su bidonunun ağız kısmını huni şeklinde keserseniz kavanozlarınıza bulaştırmadan sosunuzu kolayca doldurursunuz :-) işte böylee 20 kavanoz domates sosum oldu. İster kışın yemeklere salça yerine de kullanın ister menemen yapıp kahvaltıda da ağzınızı tatlandırın. 
Geleliiim kapya biberlere ne olduğuna. Asıl niyetim onları ekmek fırınında közletip çekirdeklerini ve kabuklarını soyarak buzluğa koymaktı. Nitekim yaptım da 7 kilo kadar. Ne olacak o öyle demeyin.  Sırası gelmişken buyrun tarifi:
Közlenmiş biberler ince ince doğranır. Üzerine sarımsak rendesi,  nar ekşisi, maydonoz, zeytinyağı ve tuz ilave edilerek harika bir kahvaltılık hazırlanır.  Afiyet olsun..
 İşte domates soslarım :-)



Bunlar közlenmiş biberlerim sevgili okur. Senin için buzluktan çıkarıp fotoğrafladım. Vaktim olmadığından çekememiştim.
 Biberlerden 3 kilo kadar ayırıp büyük bir heyecanla salça yaptım. Heyecanlandım çünkü bu benim ilk salçamdı. Metehan ile yapmak kısmet oldu. biberleri güzelce yıkayıp saplarını ve çekirdeklerini  tam ayırdım derken Metecim uyanıverdi. Gerisini Metehanla beraber yaptık. Biberleri dörde bölüp yine parçalayıcıdan geçirdim. Oğluşum parçalayıcının sesinden korktu ve her seferinde irkildi. Ama yılmadık ve korkuların üstesinden gelmek için kısa kısa turlarla gürültüye olan duyarlılığımızı korkumuzu yendik. artık eğlenceli olmaya başladı o ses :-) öyle dikkatli inceledi ki kıpkırmızı biberleri anlatamam. Dünyam o benim. Minik sevgilim.  Biberler  iyice incelip kabukları görünmez olunca derin bir tencerede kaynamaya bıraktım. suyunu çekene kadar kaynattım. içerisine bolca kaya tuzu ilave ettim. sonra geniş bir tepsiye boşaltıp harika manzaralı balkonuma koydum. bir yandan güneş diğer yandan rüzgar daha da çekti suyunu salçam. Tabi Metecimle gidip gelip karıştırdık biz de. işte o kıpkırmızı salçam:
 üç kilo biberden sadece bir kavanoz çıktı :-( 
Ama iyiki de yapmışım diyorum bu kadar lezzetli bir salça daha önce yememişim. Metehancımın ellerine sağlık :-)
Gel gelelim bir diğer kırmızı lezzete.
Buyrun çilek reçeline :-)
Çilek reçeli bana da sürpriz oldu sevgili takipçim. Yapmak istiyordum ama nasıl temin edeceğimi düşünüyordum. Haftasonu Ordu iline bağlı Çambaşı Yaylasına gittik. Yol üzerinde Çilek Dünyasına hoşgeldiniz diye bir levha görünce kendimizi çilek tarlasında çilek toplarken bulduk. Kocaman bir araziye çilek dikmişler. Almak isteyenler kendi çileğini kendi seçmenin de ötesinde kendisi topluyor. İnanılmaz güzel bir uğraşı bir o kadar da tatlı bir iş hazzı bu. Çilekleri bağından toplayınca reçel yapmak kaçınılmaz oldu tabi. İki kilo çileğe iki kilo şeker döküp sulanmasını beklemeden koydum ocağa. Normalde şekerle üzeri örtülüp biraz bekletilir çilek ama benimkiler yol yorgunuydu hemencik uyudu :-)
Yarım saat kadar kaynatıp iki dilim limon ekledim. 10 dakika daha kaynayınca indirdim ocaktan. Reçelin rengi benim için çok önemli. Çilekler  pembeliğini kaybetmemeli. Bunun da püf noktası lion ekledikten sonra çok kaynatmamaktan geçiyor. Yoksa kararır AlimAllah...
Sıcağıyla kavanozlara koyup kapatıverdim ve ters çevirdim. Kışa kalması için vakumladım yani. Bakalım kaç hafta yetecek bize :-)
Mmmmmmmmm çoook tatlı...

17 Eylül 2015 Perşembe

NELİ BU BÖREK???

Bu börek mantarlı!!!
Kimilerine göre kıymalı,kimilerine göre ıspanaklı...
Sadece mantarlı oysaki :-) 
Tadına garanti vereceğim bu börek hem düşük maliyetli hem de tadanları hayret ettiren bir özelliğe sahip.
Çok mu merak ettiniz işte malzemeler:

Yarım kilo kültür mantarı,
2orta boy soğan, 
3yaprak yufka,
Bir kase yoğurt, bir kase sıvısağ, bir yumurta sarısı, karabiber,  
Susam, 
Tuz.
Soğanları ve mantarları parçalayıcıdan geçirip kızgın tavada birazcık yağ ile çeviriyoruz. Yufkaları istediğiniz şekilde kesip üzerlerine yoğurt sıvıyağ karışımından fırçayla sürüyoruz.
Mantarla soğana tuz ve karabiber ekleyip suyunu çekince ocaktan alıyoruz.  Yufkalara bu harcı paylaştırıp şekil veriyoruz.
Sonrası bilindik zaten. Yumurta sarısı ve susamla süsleyip hoooop 180 derecelik ısıyla fırında buluşturuyoruz. 
Üzerleri kızarınca çıkarıp servis edebilirsiniz. 
Afiyet olsuun...